Mysore’da Saraswathi ile yoga pratiği yapıyorsanız eğer cumartesi günleri tatilsiniz demektir. Bir de bunun önüne ya da arkasına yeni ay/dolunay geliyorsa arka arkaya iki gün tatil yapıyorsunuz. Ashtanga yapanlar bilir bazen Mysore’da iki gün tatil yapmak aştangilerin mumla aradığı bir durum haline gelebiliyor.
Bu hafta da böyle özel günlerden birine denk geldik. Ne yapalım ne edelim derken son dakikaya kadar bir türlü plan yapamadık. Elimizde bir kaç seçenek vardı ama biz Mysore’da spontane olma halinden plan yapma haline bir türlü geçemedik.
Cuma sabah pratikten sonra kahvaltıda ‘hadi kalk Kerala’ya gidelim’ dedim ev arkadaşım Maria’ya. O da ‘tamam ne duruyoruz hadi gidelim’ dedi 🙂 Hemen bir kaç arkadaşa haber saldık bizimle gelmek isterler mi diye. Araç kiralama için de bir kaç kontakta bulunduk ve hoop hazırız. Spontane olmak böyle birşey olsa gerek.
-Yapalım mı?
-Yapalım
-Gidelim mi?
-uumm tamam gidelim 🙂
Gelenler gelmeyenler, saati, bütçesi, keyfi yerinde olanlar bize katıldı ve biz kahvaltıdan sonra hemen düştük yollara. Arabayı kullanan şöförü çok sevdik. Çok cana yakın ve güvenilir birine benziyordu. Bunların önemi tartışılmaz ama bunlardan en önemlisi Hindistan’da iyi araba kullanan birini bulmak. Bizim şöförümüz de gayet sakin ve dikkatli araba kullanıyordu.
Mysore’dan Kerela’ya çok güzel bir yol var. Yemyeşil, kıvrımlı, maymunların yol kenarlarında cirit attığı keyifli bir yol. Giderken bir kaç noktada durup mola verdik. En son mola verdiğimiz noktada şöförümüz gelip biraz acele etmemizi istedi. Neden diye sorduğumuz da ‘fil geçişleri başlayacak, ondan önce orman yolunu geçmemiz lazım’ dedi. Tabii bizim kafalar karıştı. Birden kendimizi bir safari macerasındaymış gibi hissettik.
-‘Fil geçişleri’…
-‘Orman yolu’…
Kısa bir yolculuğun ardından tahta kapı ile geçişlerin kontrol edildiği, kapısında güvenliklerin bulunduğu bir yola geldik. Güvenlik görevlileri şöyle bir arabanın içine baktıktan sonra bizi yeterince hazır görmüş olmalı ki hiç ses etmeden geçebilirsiniz dedi. Kapıdan geçerken buranın orman yolu olduğunu ve ormanda vahşi fillerin bulunduğu söyledi sevgili şöförümüz. Ve hava kararmadan bu yolu bitirmek istediğini de cümlelerine ekleyip bizi biraz daha ürküttü.
Filler günün belli saatlerinde bir yerden bir yere geçiş yapıyorlarmış. Ve tabii zavallı filler ormanın ortasında bir araç yolu olduğundan habersin sağa sola bakmadan karşıya geçtikleri için önüne ne geliyorsa eziyorlarmış. Şöförümüz ve biz gözlerimizi dört açmış bir şekilde dikkatlice yol alırken etrafta kendi halinde gezinen zararsız bir fil ve çok adette maymun gördük.
Akşam hava kararmak üzereydi ve Cannanore plajındaki otelimize uzun uğraşlar sonucunda yerleştik. Kerala bu mevsimde daha sezonu tam açmamış olduğu için otel bulmakta biraz zorlandık. Şöförümüz bize bir kaç ‘homestay’ (insanların evlerini/evlerinde bir odayı kiraladıkları bir konaklama şekli) tavsiyesinde bulundu. Fakat biz biraz da ısrarla henüz açılışını tamamlamamış olan bir oteli iki geceliğine açtırmayı başardık. Tam okyanusun kıyasında içinde sadece bizim kaldığımız otelimiz Hinditan standartları için gayet iyi durumdaydı.
Sabah kahvaltıdan sonra araçla yakındaki köyleri ziyarete gittik. Burada köyler okyanus kıyısında olduğu için insanlar genelde balıkçılıkla ilgileniyor. Etrafı dolaşırken bize yürüme mesafesinde olan bu balıkçı köylerinden birine uğradık. İnsanlar genel anlamda çok mutlu ve çok renkliler.
Kerala Hindistan’ın güneyinde kalıyor ve iklim olarak kuzeyden çok farklı. Muson yağmurlarının uzun ve yoğun olmasından dolayı yemyeşil alanları içinde tarım gelişmiş durumda Buna bağlı olarak da Kerala Hindistan içinde ayurveda merkezleri arasında kendinden sıkça söz ettiriyor. Yaşam bilimi olarak kabul edilen ayurveda sadece hastalıkların teşhisi ve tedavisinde değil önlenmesinde de kullanılıyor. Bir çok ayurveda tutkunları Kerala’ya gelerek buradaki merkezlerde uzun sürelerde konaklıyor. Haziran-Eylül arası en çok yağış aldığı aylar. Okyanus kıyısında hem deniz hem doğanın iç içe olduğu Kerala bence inziva tarzı uzun dinleme tatilleri için de çok ideal.
Kerala okyanus kıyısında olmasına rağmen gündüz suda yüzmeye gelen kimseyi görmedik. Fakat gün ağarmaya başladığında insanlar yavaş yavaş gün batımını izlemek ve sosyalleşmek için plajda doğru akın ettiler. Akşam üzeri canlanan plajda gençler top oynuyor, sevgililer gün batımı izliyor, yaşlılar yürüyüş yapıyordu.
Hindistan’ın ilk camisinin yapıldığı Kerala’ya Müslümanlık, 643 yılında gelmiş. Hinduların, Hristiyanların ve Müslümanların beraber yaşadığı bu bölgeye Tanrının Evi diyorlar.
Kerala için ilginç olan başka bir konu var ki o da siyasi tercihleri. Şöförümüz 1946 yılından beri (yani Hindistan’ın demokrasiye geçtiği tarih) Kerala’da seçimleri her zaman Hindistan Komünist Partisi (Marxist) kazanıyor dedi. Okuma yazma oranı Hindistan içinde ise dil ısırtacak cinsten %90’larda seyrediyor.
Yani Kerala farklı tarzda tatil arayanlar için bir alternatif bir adres olabilir. Biz burada geçirdiğimiz zamandan çok keyif almış bir şekilde tekrar Mysore yollarına düştük. Yolda geri dönerken Coorg bölgesine yakın bir baharatçıya uğrayıp enfes kokular eşilğinde baharatlar satın aldık. Baharatçıda çalışan adamla kısa sohbetimiz sırasında Coorg bölgesinin kahve üretimi konusundaki hikayelerini dinledik. Belki başka bir seyahat yaparsak kahve alanlarını mutlaka gezmek için listeye ekledim.
Akşam hava kararmadan evimize geldik. Güler yüzlü şöförümüzle vedalaşıp başka bir gezi planında buluşmak üzere sözleştik. Yarın sabah Mysore pratiğimiz var. Ve biz Kerala’nın güzel enerjisi ile keyifli bir uyku çekmek için hazırız.
Mysore’dan sevgiler